Çalan telefonuna uzanıp baktı
ekrana..Offf be anne diye mırıldandı sıkıntıyla..Yoğun bir trafik, acelesi
vardı üstelik..Raporlar, toplantılar, bütün o stres içerisinde hiç duygusallık
kaldıramayacaktı doğrusu..Yine aynı lafları duyacağından adı gibi emindi
çünkü..Meşgule aldı telefonunu. Müsait bir zamanda aramak üzere..
Şirkete geldi hızla. Başladı
koşturmaya. Nefes bile almadan bir o toplantıdan bir bu toplantıya..Öğlen
yemeğinde fırsat buldu ancak annesini aramaya..
“Efendim anne..Ne oldu yine?”
Bir şey yoktu, nasıldı, iyimiydi,
yoruluyor muydu?
“İyiyim anne çok yoğunum bak
böyle sürekli arıyorsun ama inan çok işim var..”
Bir suskunluk anı..Haklısın dedi
annesi, ama sen aramıyorsun hiç..
Evlendiğinden beri böyleydi. Son
beş aydır hem evlilik, hem iş hayatının yoğunluğu, ona hiç vakit bırakmıyordu
zaten. Bir de böyle duygusal kaprislere hiç gelemeyecekti doğrusu..
“Arayamıyorum çünkü gerçekten çok
işim var anne, neyin var hasta mısın bir ihtiyacın mı var. Varsa söyle yapayım
ama sürekli böyle arayıp durma, çocuk muyum ben ?. Bak çalışıyorum koşturuyorum
ben de”
Hayır, hasta değildi, bir
ihtiyacı da yoktu. İllaki hasta olunca mı arardı bir anne evladını..Yada bir
ihtiyacı olduğundan mı..
Ses tonu giderek daha öfkeli
çıkıyordu, “tamam anne ya uzatma,lütfen biraz anlamaya çalış beni dedi..”
Ben seni anlıyorum evladım dedi
kadın, sen beni anlamıyorsun. Ne vakit anne oldun, o zaman anlayacaksın beni
sen…
Tamam anne Allah aşkına başlama
yine.. Hadi işim var sonra konuşuruz..
Peki evladım dedi
kadın..Üstelemedi, ısrar etmedi, söylemedi yada söyleyemedi..
Kapattı telefonunu genç kadın.
Paldır küldür yedi yemeğini..Sonra tekrar işe koyuldu..
Akşamüzeri..İş çıkışı,yine
trafikte iken çaldı telefonu. Yine annesi..Off Allahım offf bu ne böyle diye
söylendi..Ama bu defa meşgule almadı. Hırsla açtı telefonu..
Ne var anne, ne var ?
Ama hayır ! bu annesinin sesi
değil..Peki ya o siren sesleri. Onlar neyin nesi..Başka bir yabancı ses..Bir
adam..Neler oluyor..
Kimsiniz dedi telaşla..
Af edersiniz dedi adam, bu
telefonun sahibini tanıyor musunuz?
Evet elbette annem olur dedi
yolun sağında uygun bir yere yanaşarak..Kötü bir şey mi var ?
Tamam tahmin ettik zaten dedi
yabancı adam, telefonunda “Kızım Benim” diye kayıtlıydınız. En son sizi aramış. Anneniz bir kaza
geçirdi, durumu ağır. Hastaneye kaldırıyoruz. Bilgi için aradım sizi.
O koskoca dünya bir arabanın
içine kadar küçüldü sanki. Konuşamadı, nefes bile alamadı, öylece donup kaldı
kulağındaki telefon ile. Bir an yada belki bir ömür öylece kaldı..Zaman
kavramını yitirmişti. Adam telefonun ucundan hastanenin adını söyledi. O an
kendine geldi. Evine çok yakındı hastane..Ne işi vardı bu kadının oralarda
gündüz vakti..Derin derin nefes aldığını hissetti, nefes alamamaktan
korkarcasına. Kocasını aradı ilk iş. Annem dedi..Annem kaza geçirmiş. Hastaneye
gidiyorum ben..
Bazen bir şehir,baştan başa koca
bir ülke olur..Öyle anlar vardır ki, birkaç saniye birkaç yıl gibi geçer.
Hastaneye giden yol, onun için koca bir ömür olmuştu sanki. İçinden şiddetli
bir volkan yükselip gözlerinde patladı. Hayır dedi kendi kendine..Lütfen
Allahım dedi ona bir şey olmasın lütfen..Bütün sabahı gözlerinin önüne getirdi,
Hatırlamak bile istemiyordu. Nasıl tartışmıştı, nasıl kırmış incitmişti. Gaza
biraz daha bastı. Yetişmeliydi, başka bir şey düşünemiyordu bile..
Hastaneden içeri koştu. Kocası
çoktan gelmiş yoğun bakımın önündeydi bile..Doktorlara koştu, hemşirelere
yalvardı. Bir tek güzel haber için. Ama hayır, durumu ağırdı annesinin. Acilen
ameliyata almışlardı. Bekleyeceklerdi..
Üç koca gün sürdü o bekleyiş..Genç
kadın bir dakika bile ayrılmadı annesinin ameliyat sonrası alındığı odanın
kapısından. Düşündü her saniyeyi dakikaya, dakikaları saatlere dönüştürerek..
Hangi ara unuttum ben seni
anne..Hangi ara bu kadar çirkinleşti kalbim. Sen beni hiç unutmamışken üstelik..Cicili
bicili elbiselerle süslemeyi, saçlarımı taramayı hiç ihmal etmedin. Kırılan
oyuncak bebeğimi tamir ettin çocukluğumda..Ve tamir ediyordun aşktan kırılan
kalbimi bir genç kız olduğumda..Sen ellerimden tutup götürdün beni ilk okula.
Ve okul hayatım boyunca hep oldun yanımda. Büyüdüm, aşık oldum, ağladım senin
omzunda, hem mutluluğumda hem hayal kırıklıklarımda. Arkadaş oldun sen bana.
Neyim varsa dinledin sabırla..Üniversiteyi kazandım, Her gece ben ders
çalışırken sen çay demledin, kurabiye eşliğinde bana..Ve gururla seyrettin beni
üniversiteden mezun olduğumda. Her iyi günümde, her kötü günümde sen vardın
yanımda. Evlendim, ellerinle teslim ettin kocama. Ve söz aldın kendisinden beni
çok mutlu edeceğine dair ömür boyunca..
Ama ben ! Seni birkaç dakika
dinleyemedim mi anne. İçinde bana söyleyecek neler kaldı senin..
Üç koca gün sonunda, son nefesini
verdi yaşlı kadın o yoğun bakım odasında. Genç kadın yitik, bitik ve eksik
öylece kalakaldı odanın kapısında..Boğazında düğüm düğüm her bir kelime, gözlerinde
her bir damla yaş ile. Bir daha hiç söylenemeyecek sözlerin, dilenemeyecek
özürlerin ağırlığı altında..Annesinin cansız bedenine sarılıp dakikalarca
ağladı içindeki tarifsiz boşlukla, ellerini, yüzünü öptü okşadı içindeki geç
kalınmışlık acısıyla..Ve en önemlisi, son telefon konuşmalarında annesinin
söyleyemediklerinin merakıyla..
Kocasının kolunda perişan halde
eve döndüğünde apartmanın kapıcısı karşıladı onları kapıda. Elinde genç kadına
çok tanıdık gelen cam saklama kabı ile..Annesi, onu aradığı gün gelmişti
yaşadığı apartmana, ve bırakmıştı içinde zeytinyaglı yaprak sarması dolu kabı
kapıcıya..
Başınız sağolsun, kazadan biraz önce rahmetli buraya uğrayıp bunu bıraktıydı dedi kapıcı
üzüntü ile saygı arasında bir ses tonuyla. Bir de küçük zarf bıraktıydı size
ama..
Zarfı açtı genç kadın. Annesinin
o yumuk ellerinden kendisine yazılmış, belki de telefonda söylenememiş son
sözler..
Biliyorum kızıyorsun bana, ama
inan çok iyi anlayacaksın beni anne olunca…Uzun zamandır doğru dürüst yemek
yemediğini biliyorum kızım. Yaprak sarmasını da ne kadar sevdiğini bilirim.
Vaktin yoktur bunlarla uğraşmaya diye, bolca sardım sana. Koyarsın dolaba,
canınız istediği an yersiniz hiç olmazsa. Sabah seni de bunun için aramıştım
aslında. Ama işlerin yoğun, fırsatın olmadı konuşmaya.. Ben de sana sürpriz
olsun diye bıraktım kapıcınıza..Bilirim seversin süprizleri her ne olursa..
Genç kadın ömrü boyunca bir daha asla yaprak
sarması yemedi…
Her anne yüreklidir, karşılık
beklemeden sever, fedakardır, kalbi dünyayı içine alacak kadar büyüktür, emek
verir, sevgi verir, mutluluk verir, hesapsızca sever ve asla vazgeçmez.
Şefkatin,
fedakarlığın,mutluluğun, karşılıksız sevginin, emeğin en güzel tarifidir
anne..Cennet’in anahtarı makamına ulaşmış bir kutsallıktır annelik zira.
Anne olmuş yada olmamış,
yüreğinde o hissi taşıyan bütün kadınlarımızın ve elbetteki Canım Annemin
ANNELER GÜNÜ kutlu olsun.
Şimdi lütfen, her ne yapıyorsanız
bırakın ve eğer yanınızda değilse,annenizi arayıp onu ne kadar sevdiğinizi
söyleyin..Yanınızda ise sımsıkı sarılın ve bir öpücük kondurun yanaklarına sevgiyle..Ve
bunu sadece bugün değil, her gün yapmaya çalışın..Hala bu şansınız varken..
Siyah İnci’den sevgiyle..