1 Eylül 2012 Cumartesi

Yağmur, kahve kokusu, aşk !!



 
Önce küçük bir damla tıkırtısı..Sonra bir daha..bir daha..giderek hızlanarak ve yüreğime akarak adeta…Penceremin önündeki koltukta kucağımda kitabım,üzerimde battaniyem, açmadım gözlerimi aksın içime o huzur diye..Bir yerlerden yağmurla buluşan toprağın kokusu geliyor burnuma..Öylece telaşsız ve sakin bir halde dinliyorum yağmurun sesini ve çekiyorum içime hayat dolu kokusunu…Yağmurun sesi şöminede çıtırdayarak yanan odunların sesine karışıyor..Serin ama huzur dolu bir sonbahar..Bahçede solan çiçeklerin, kuruyan ve yavaştan yapraklarını döken ağaçların kızıl sarı renkleri…

Gözlerimi açtım ve uzattım gri bir gökyüzüne..Sonra odanın içine..Ve en son karşımdaki koltuğun üzerine..Gülümsedim tüm yüzümle…Çünkü onun yokluğu demek, illaki benim için bir şeyler yapması anlamına gelir her seferinde..

Pencereden dışarı bakıyorum..Yağmur hızlanıyor..Bahçeye göz atıyorum..Hayır burada değil..Gözlerim ormana kayıyor..Yine mi diyorum içimden..Deli adamım benim..Gözü kara sevdalım..Yüreği dağlara, ormanlara sığmayan aşkım..Şömineye bakıyorum tekrar..İki odun daha atıyorum..Büyük ihtimal yine ormanda..Yine şömine için odun kesmekte..Oysa biliyor ki, hiçbir ateş beni onun varlığı kadar ısıtmadı bugüne kadar..

Mutfağa geçip ocağa su koyuyorum..Çünkü böyle zamanlarda, özellikle yağmurlu havalarda, hele bir de üşüyüp gelmişse, en sevdiği şey kahve..Ve sırf ben sevdiğim için sade içiyor kahveyi, sütlü sevdiği halde..Gözlerim mutfak penceresinde onu bekliyorum sakince..Çok bekletmiyor beni, geliyor sarı yağmurluğu içinde, sırtında baltası, odunlarımız ellerinde..Bahçenin köşesinde,ahırın hemen yanındaki üstü kapalı kısma yerleştiriyor özenle..Sonra dönüp bana bakıyor yüzünde muzip bir gülümsemeyle..Kalbim yerinden fırlayacak sanıyorum o gülüşü görünce..

Eve gelip üstünü çıkarıyor. Yağmurluğu sırılsıklam..Bir parça saçları da..Yağmurluğunu çıkarmasına yardım ediyorum. Alnına yapışıp gözlerinin önüne düşen saçlarını düzeltiyorum yavaşça..Eğilip alnımdan öpüyor usulca..Uyuyordun bir tanem diyor..Sarılıyor üzerindeki yağmur kokusu ve serinliğiyle…Kalbi kalbimin üstünde..Ve sıcacık bir sevgi yayılıyor o anda bedenime..

Üşümüşsün diyorum..Gel içeriye..Gülümsüyor..Hayır diyor, gel yürüyelim seninle..Ben gözlerinin içine bakıyorum. Nasıl da bakıyor bana yüreğinden gelen sevgiyle.. Önce kahve diyorum gülümseyerek bende..Deli adam..Bir anda o romantizminden sıyrılıp dönüşüveriyor bir bebeğe..Hani çok sevinirler, gözleri parlar ya yeni bir oyuncak verdiğiniz an ellerine..Önce kucaklayıp döndürmeye başlıyor beni,sonrada boğuyor öpücüklere..

Koltuğuna oturuyor. Ben kahveleri yapıp getiriyorum..Oturup karşılıklı, üzerinden dumanlar tüten kahvelerimizi içip yağmuru seyrediyoruz birlikte…Kahvesini içiyor aceleyle..Biz daha bitirmeden kahveleri, yağmur çekiliyor yine gökyüzüne..Sonra küçük ışıltılar içinde el sallamaya başlıyor güneş bize..Ve elbette hemen arkasından ikiye bölüyor gökyüzünü gökkuşağı yedi ayrı rengiyle…

İşte tam zamanıdır şimdi yağmur sonrası keyfini sürmeye..Giyinip çıkıyoruz önce evimizden, sonra bahçemizden el ele..Hiç bırakmadı daha elimi gittiysek her nereye. Beraber yürüyoruz yağmur kokusunu bize sunan mis gibi ormanın kıyısından denize..Turkuaz değil bugün deniz, oda gökyüzü gibi kararsız ve değişken..Sahil kıyısından yürüyoruz hiç konuşmadan..Bazen elimi biraz daha sıkı tutuyor, bazen ben başımı kaldırıp onun yüzüne bakıyorum. O anlarda dönüp bana bakıyor..Hiç değişmedi bakışları, yıllardır her defasında gözlerime,yüzüme, dudaklarıma sanki yüzümü ezberlemek istercesine bakıyor..Ben ise onun her bakışında yüreğim ağzımda küçük bir genç kız oluveriyorum..Gülümsüyor tekrar..Balık yiyelim mi diyor..Olur diyorum..Elimi bırakıp kolunu omzuma atıyor..Eğilip saçlarımı öpüyor..Gözlerimi kapatıyorum..Yağmurun kokusu, sevdiğim adamın sıcaklığı, aşkımızın büyüsü içinde sanki daha önce hiç yürümedim bu yolları, hiç görmedim bu denizi, bu ağacı, bu toprağı...Bambaşka bir dünya içindeymiş gibiyim…Başımı kaldırıp gökkuşağına bakıyorum..İçim rengârenk…Yürüdüğümü bile hissedemiyorum, mutluluktan uçmak böyle bir şey işte diyorum içimden..

Denizin kenarından yürüyerek geliyoruz sahildeki balıkçı lokantasına..Oturuyoruz ahşap verandadaki tahta masamıza. Hava serin ama kimin umurunda..Biz, asıl içimizi ısıtanın aşk olduğunu öğreneli uzun zaman oldu zira..Denizin ve yağmurun kokusunu çekip içime, göz göze geliyorum sevdiğim adamla..Onun dudaklarında ise kocaman bir gülümseme, beni ona âşık eden her defasında…

Önce balıklarımız geliyor tabaklarımıza. Bol yeşillikli marul salatası ve yanında roka..O rakı içmek istiyor yanında..Sonra durup bana bakıyor gözlerinde aynı soruyla..Rakı kokusunu hiç sevmediğimi hatırlıyor anında..Vazgeçiyor..İç diyorum sen seviyorsun balığı rakıyla..Hayır diyor, gitmesin, kalsın kahvenin tadı damağımda.. 

Balığımı temizliyor itinayla..Tek bir kılçık bile bırakmamacasına..Sonra salataya limon sıkıyor bolca..Ben ise onu seyrediyorum gözlerimde mutluluk damlalarıyla..Hiç bakmaz ben mutluluktan ağladığımda..Görmek istemez çünkü ağladığımı, mutluluktan bile olsa..

Yemeğimizi yiyoruz kelimelere sığınmadan huzurla..İhtiyacımız yok zaten kelimelerle konuşmaya..O istediği an bütün dünyayı anlatabiliyor gözleriyle bana..Aşkın en yoğun halidir zaten, gözlerle başlamak anlaşmaya..
Arka masamızda tartışıyor yeni evli bir çift tatsızca..Kavgaları incir çekirdeğini bile doldurmasa da..Ne büyük çelişki, bir masada kocaman bir aşk, diğerinde kavga..

Sıcacık bir demlik dolusu çay geliyor yemeğin arkasından masamıza...Ama nedense gitmek istiyor evimize bir bardak çayı hızla içtikten sonra..Kalkıyoruz ve yürüyoruz yine geldiğimiz yolda..Yüzüne bakıyorum, ne oldu diyorum merakla..Sarılıyor yine omzuma ve söylüyor sebebi usulca…İzin veremezdim diyor kavgalarının huzurumuzu bozmasına..Üstelik dün planlamıştık diyor, sarılıp uyuyacaktık şöminenin karşısında..

Hala kahve kokan evimize geliyoruz denizi ve toprağı koklaya koklaya, komik şeyler konuşup atarak kahkaha..Şömine sönmüş, ufak kıvılcımlar var küllerin arasında..O şömineyle ilgileniyor, ben ise battaniyeleri alıyorum koltuklardan, şöminenin önündeki minderlerimizin üzerine itinayla…

Şömine yanıyor biraz sonra..Haydi bakalım diyor, birer kahve daha içelim, öyle sığınalım uykuya…Kahve uyku kaçırır diyorum, merak etme diyor her zamanki rahatlığıyla..Ben garanti ediyorum uykuların en güzelini sana…Kim karşı koyabilir ki böyle bir adama..Böyle bir bakışa..Böyle bir aşka..Gidip iki fincan kahve yapıyorum büyük bir iştahla...Geldiğimde hazırlanmış keyif köşemiz şöminenin tam karşısına…Yan yana oturup,battaniyeleri üzerimize çekip, kahvelerimizi yudumluyoruz..Evin kapısından girerken başlayan yağmurun sesi kulaklarımızda…Biliyor musun diyor..Kahve kokusu hep seni hatırlatıyor bana..Neden diyorum ne alaka..Çünkü kahve de insana keyif verir diyor, üstelik dinlendirir ve götürür en güzel huzura..Aynen aşk gibi, yaşadığım senin yanında..Sonra biten fincanlarımızı alıp koyuyor kenara..Uzanıyoruz sımsıkı sarılarak başım onun omzunda..

Dışarıda yağmur..Şöminede yanan odunların sesi ve sığınmak onun sıcaklığına sessizce..Davet ediyor beni uykunun derinliğine..Bir günü daha aşkla ve onunla yaşamanın tadı ile kapanıyor gözlerim geceye...Burnumun ucunda onun kokusu ve damağımda ömrümün en lezzetli kahve tadı eşliğinde..

Ya sonrası…O da başka bir hikâyede…

Siyah İnci’den sevgiyle…

www.twitter.com/blackpearl42