Önce küçük bir damla
tıkırtısı..Sonra bir daha..bir daha..giderek hızlanarak ve yüreğime akarak
adeta…Penceremin önündeki koltukta kucağımda kitabım,üzerimde battaniyem,
açmadım gözlerimi aksın içime o huzur diye..Bir yerlerden yağmurla buluşan
toprağın kokusu geliyor burnuma..Öylece telaşsız ve sakin bir halde dinliyorum
yağmurun sesini ve çekiyorum içime hayat dolu kokusunu…Yağmurun sesi şöminede
çıtırdayarak yanan odunların sesine karışıyor..Serin ama huzur dolu bir
sonbahar..Bahçede solan çiçeklerin, kuruyan ve yavaştan yapraklarını döken
ağaçların kızıl sarı renkleri…
Gözlerimi açtım ve uzattım gri
bir gökyüzüne..Sonra odanın içine..Ve en son karşımdaki koltuğun üzerine..Gülümsedim
tüm yüzümle…Çünkü onun yokluğu demek, illaki benim için bir şeyler yapması
anlamına gelir her seferinde..
Pencereden dışarı
bakıyorum..Yağmur hızlanıyor..Bahçeye göz atıyorum..Hayır burada
değil..Gözlerim ormana kayıyor..Yine mi diyorum içimden..Deli adamım
benim..Gözü kara sevdalım..Yüreği dağlara, ormanlara sığmayan aşkım..Şömineye
bakıyorum tekrar..İki odun daha atıyorum..Büyük ihtimal yine ormanda..Yine
şömine için odun kesmekte..Oysa biliyor ki, hiçbir ateş beni onun varlığı kadar
ısıtmadı bugüne kadar..
Mutfağa geçip ocağa su
koyuyorum..Çünkü böyle zamanlarda, özellikle yağmurlu havalarda, hele bir de
üşüyüp gelmişse, en sevdiği şey kahve..Ve sırf ben sevdiğim için sade içiyor
kahveyi, sütlü sevdiği halde..Gözlerim mutfak penceresinde onu bekliyorum
sakince..Çok bekletmiyor beni, geliyor sarı yağmurluğu içinde, sırtında
baltası, odunlarımız ellerinde..Bahçenin köşesinde,ahırın hemen yanındaki üstü
kapalı kısma yerleştiriyor özenle..Sonra dönüp bana bakıyor yüzünde muzip bir
gülümsemeyle..Kalbim yerinden fırlayacak sanıyorum o gülüşü görünce..
Eve gelip üstünü çıkarıyor. Yağmurluğu
sırılsıklam..Bir parça saçları da..Yağmurluğunu çıkarmasına yardım ediyorum.
Alnına yapışıp gözlerinin önüne düşen saçlarını düzeltiyorum yavaşça..Eğilip
alnımdan öpüyor usulca..Uyuyordun bir tanem diyor..Sarılıyor üzerindeki yağmur
kokusu ve serinliğiyle…Kalbi kalbimin üstünde..Ve sıcacık bir sevgi yayılıyor o
anda bedenime..
Üşümüşsün diyorum..Gel içeriye..Gülümsüyor..Hayır
diyor, gel yürüyelim seninle..Ben gözlerinin içine bakıyorum. Nasıl da bakıyor
bana yüreğinden gelen sevgiyle.. Önce kahve diyorum gülümseyerek bende..Deli
adam..Bir anda o romantizminden sıyrılıp dönüşüveriyor bir bebeğe..Hani çok
sevinirler, gözleri parlar ya yeni bir oyuncak verdiğiniz an ellerine..Önce
kucaklayıp döndürmeye başlıyor beni,sonrada boğuyor öpücüklere..
Koltuğuna oturuyor. Ben kahveleri
yapıp getiriyorum..Oturup karşılıklı, üzerinden dumanlar tüten kahvelerimizi
içip yağmuru seyrediyoruz birlikte…Kahvesini içiyor aceleyle..Biz daha
bitirmeden kahveleri, yağmur çekiliyor yine gökyüzüne..Sonra küçük ışıltılar
içinde el sallamaya başlıyor güneş bize..Ve elbette hemen arkasından ikiye
bölüyor gökyüzünü gökkuşağı yedi ayrı rengiyle…
İşte tam zamanıdır şimdi yağmur
sonrası keyfini sürmeye..Giyinip çıkıyoruz önce evimizden, sonra bahçemizden el
ele..Hiç bırakmadı daha elimi gittiysek her nereye. Beraber yürüyoruz yağmur
kokusunu bize sunan mis gibi ormanın kıyısından denize..Turkuaz değil bugün
deniz, oda gökyüzü gibi kararsız ve değişken..Sahil kıyısından yürüyoruz hiç
konuşmadan..Bazen elimi biraz daha sıkı tutuyor, bazen ben başımı kaldırıp onun
yüzüne bakıyorum. O anlarda dönüp bana bakıyor..Hiç değişmedi bakışları,
yıllardır her defasında gözlerime,yüzüme, dudaklarıma sanki yüzümü ezberlemek
istercesine bakıyor..Ben ise onun her bakışında yüreğim ağzımda küçük bir genç
kız oluveriyorum..Gülümsüyor tekrar..Balık yiyelim mi diyor..Olur
diyorum..Elimi bırakıp kolunu omzuma atıyor..Eğilip saçlarımı öpüyor..Gözlerimi
kapatıyorum..Yağmurun kokusu, sevdiğim adamın sıcaklığı, aşkımızın büyüsü
içinde sanki daha önce hiç yürümedim bu yolları, hiç görmedim bu denizi, bu
ağacı, bu toprağı...Bambaşka bir dünya içindeymiş gibiyim…Başımı kaldırıp
gökkuşağına bakıyorum..İçim rengârenk…Yürüdüğümü bile hissedemiyorum,
mutluluktan uçmak böyle bir şey işte diyorum içimden..
Denizin kenarından yürüyerek
geliyoruz sahildeki balıkçı lokantasına..Oturuyoruz ahşap verandadaki tahta
masamıza. Hava serin ama kimin umurunda..Biz, asıl içimizi ısıtanın aşk
olduğunu öğreneli uzun zaman oldu zira..Denizin ve yağmurun kokusunu çekip
içime, göz göze geliyorum sevdiğim adamla..Onun dudaklarında ise kocaman bir
gülümseme, beni ona âşık eden her defasında…
Önce balıklarımız geliyor
tabaklarımıza. Bol yeşillikli marul salatası ve yanında roka..O rakı içmek
istiyor yanında..Sonra durup bana bakıyor gözlerinde aynı soruyla..Rakı
kokusunu hiç sevmediğimi hatırlıyor anında..Vazgeçiyor..İç diyorum sen
seviyorsun balığı rakıyla..Hayır diyor, gitmesin, kalsın kahvenin tadı
damağımda..
Balığımı temizliyor itinayla..Tek
bir kılçık bile bırakmamacasına..Sonra salataya limon sıkıyor bolca..Ben ise
onu seyrediyorum gözlerimde mutluluk damlalarıyla..Hiç bakmaz ben mutluluktan
ağladığımda..Görmek istemez çünkü ağladığımı, mutluluktan bile olsa..
Yemeğimizi yiyoruz kelimelere
sığınmadan huzurla..İhtiyacımız yok zaten kelimelerle konuşmaya..O istediği an
bütün dünyayı anlatabiliyor gözleriyle bana..Aşkın en yoğun halidir zaten, gözlerle
başlamak anlaşmaya..
Arka masamızda tartışıyor yeni
evli bir çift tatsızca..Kavgaları incir çekirdeğini bile doldurmasa da..Ne
büyük çelişki, bir masada kocaman bir aşk, diğerinde kavga..
Sıcacık bir demlik dolusu çay
geliyor yemeğin arkasından masamıza...Ama nedense gitmek istiyor evimize bir
bardak çayı hızla içtikten sonra..Kalkıyoruz ve yürüyoruz yine geldiğimiz
yolda..Yüzüne bakıyorum, ne oldu diyorum merakla..Sarılıyor yine omzuma ve
söylüyor sebebi usulca…İzin veremezdim diyor kavgalarının huzurumuzu
bozmasına..Üstelik dün planlamıştık diyor, sarılıp uyuyacaktık şöminenin
karşısında..
Hala kahve kokan evimize
geliyoruz denizi ve toprağı koklaya koklaya, komik şeyler konuşup atarak
kahkaha..Şömine sönmüş, ufak kıvılcımlar var küllerin arasında..O şömineyle
ilgileniyor, ben ise battaniyeleri alıyorum koltuklardan, şöminenin önündeki
minderlerimizin üzerine itinayla…
Şömine yanıyor biraz sonra..Haydi
bakalım diyor, birer kahve daha içelim, öyle sığınalım uykuya…Kahve uyku
kaçırır diyorum, merak etme diyor her zamanki rahatlığıyla..Ben garanti
ediyorum uykuların en güzelini sana…Kim karşı koyabilir ki böyle bir
adama..Böyle bir bakışa..Böyle bir aşka..Gidip iki fincan kahve yapıyorum büyük
bir iştahla...Geldiğimde hazırlanmış keyif köşemiz şöminenin tam karşısına…Yan
yana oturup,battaniyeleri üzerimize çekip, kahvelerimizi yudumluyoruz..Evin
kapısından girerken başlayan yağmurun sesi kulaklarımızda…Biliyor musun
diyor..Kahve kokusu hep seni hatırlatıyor bana..Neden diyorum ne alaka..Çünkü
kahve de insana keyif verir diyor, üstelik dinlendirir ve götürür en güzel
huzura..Aynen aşk gibi, yaşadığım senin yanında..Sonra biten fincanlarımızı
alıp koyuyor kenara..Uzanıyoruz sımsıkı sarılarak başım onun omzunda..
Dışarıda yağmur..Şöminede yanan
odunların sesi ve sığınmak onun sıcaklığına sessizce..Davet ediyor beni uykunun
derinliğine..Bir günü daha aşkla ve onunla yaşamanın tadı ile kapanıyor
gözlerim geceye...Burnumun ucunda onun kokusu ve damağımda ömrümün en lezzetli
kahve tadı eşliğinde..
Ya sonrası…O da başka bir hikâyede…
Siyah İnci’den sevgiyle…
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder