Ahşap kapının ipini çektim
yavaşça..Süzüldüm çocukluğumun içine..Ne kadar da küçükmüş bu bahçe..Oysaki bir
uçtan diğer ucuna koşmakla bitiremezdik kardeşimle. Şimdi iki adımlık yer
olmuş. Bahçe küçülmemiş aslında, ben çok büyümüşüm sanırım farkına varmasam da..
Bahçeye adım attığım anda, beni o
koskocaman hanımelinden yayılan mis gibi koku karşıladı. Ayağımın altında
kocaman ve yamuk yumuk taşlar, ezik, yorgun, yıpranmış..Sağ tarafımda ahırın
kerpiç duvarına kadar ekili domates, biber, salatalıklar..Ahırın küçük ve
korkunç penceresine baktım bir kez daha..Ne kadar korkardık oraya geçmekten.
Zaten geçemezcikte çoğu zaman..Geçsek boyumuz yetişmezdi..O sisli,puslu,
içeriyi göstermeyen ve üzerinde birbirine geçmiş demirlerin altında korunaklı
cam, neşeyle oynadığımız çocuk oyunlarının arasında bir korku filminden
fırlamışçasına bakıp dururdu bize heybetle..O camın arkasında ne olduğunu
bilir, ama yanaşamaz, yanaşsak tırmanamaz, tırmansak bakamazdık, öylece gizli
bir sır perdesi gibi dururdu orada..Yine oradaydı, ama bu sefer benim boyumda
büyümüştü, cesaretim de..Gülümseyerek yaklaştım beni ona götüren dar taşların
üzerinde dikkatle yürüyerek..Bir zamanlar zıplayarak ulaşmaya çalıştığım
pencereden içeri bakmak için şimdi eğilmek zorundaydım. Yine puslu, sisli ve
karanlık…Hayır aslında karanlık değildi artık. Yıkılan ahırın duvarından
yansıyan güneş, toz ve kirden üzerinde adeta ince bir tabaka olmuş camı
aydınlatıyordu, ama yine bir şey yoktu gördüğüm..
Usulca geçtim tekrar bahçenin
soğuk taşlarının üzerine..Gülümseyerek üç adım attım ve küçük dikdörtgen beton
havuza ulaştım. Topu topu bir metreye elli cm. küçücük havuzun ne büyük oyunlar
ve kahkahalar sakladığını bir ben bilirdim elbette. Bahçenin içinden gelip
havuzun içine uzanan demir borunun ucundaki musluğu açtım..Önce homurdandı
bana, hiç değişmemiş..Sonra adeta ona elimi sürmediğim uzun yılların öfkesiyle
birden fışkırdı sular içinden. Bir an irkildim sonra yine gülümsedim. Eskiden
bir karış genişliğindeki kenarına oturur, deliğini tıkar, içini buz gibi suyla
doldurur, yaz günlerinde ayaklarımızı o suyun içine sokardık. Belki yarım metre
idi derinliği, şimdi ise kenarına oturmam bile mümkün değildi, oysa
oturabilsem, suyla değil, gözyaşlarımla bile doldurabilirdim çocukluğumun kahkahalarla
dolan havuzunu aslında..Ve tam bunları düşündüğüm sırada geldi o minik kedi
aklıma.. Kardeşimle beraber işlediğimiz çocukluğumun en büyük günahı da o aslında..Hemen
kapının önünde buluvermiştik onu..Tozun toprağın içine bulanmış mini minnacık
bir yavru..Nasıl sevinmiştik kardeşimle..Hemen bahçeye aldık ve henüz yeni yeni
ayaklanmış, gözlerini açmış küçük kedicik ile oynamaya başladık. Lakin bir
sorun vardı. Çok kirliydi kediciğimiz, oysa ne tembih etmişti anneciğimiz.
Mikrop olabilirdi,hastalık bulaşabilirdi. Ne yapmalıydık peki..O anda aklımıza güzel
bir fikir geldi..Ne güne duruyordu havuzumuzun çeşmesi..Güzelce sabunlayıp
yıkayabilirdik kedimizi. Hemen küçücük ellerimin arasına aldım kediciği ve
girdim havuzun içine. Kardeşim koşarak sabun almaya gitti. Ben çoktan havuzun
deliğini tıkamış ve başlamıştım bile suyu doldurmaya..Kardeşim gelince güzelce
sabunladık ellerimizin arasında cılız bir sesle miyavlayan ve kaçmaya çalışan
yavrucağı..Sonrada çeşmenin altında bir güzel yıkadık..Ah ne kadar mutluyduk,
ne kadar neşeliydik ve ne kadar çocuktuk aslında ne yaptığımızı bilemeyecek
kadar..Buz gibi suyun altında neye uğradığını şaşıran minik kedicik tir tir
titriyordu. İçerideki lavabonun başından sessizce aşırdığımız havlu ile bir
güzel kuruladık. Ama nafile. Hala titriyordu kedicik..Neler oluyordu
böyle..Bizde yıkanıyorduk ama hiç böyle ciyak ciyak bağırıp, tir tir titremiyorduk.
Bir anda iç bahçenin kapısından giriveren teyzem, önce küçük bir şaşkınlık anı
yaşadı, sonra söylenerek telaşla bana doğru yürüyerek minik kediyi kucağımdan
aldı. Biz ayaklarımız havuzun sabunla bulanmış sularının içinde, üstümüz
başımız sırılsıklam, gözlerimizde hüzünle karışık bir neşe ile teyzeme baktık
sadece..
İki gün boyunca sarhoş gibi gezen
küçük kedi, ikinci günün akşamına doğru öldü..Kardeşimle birlikte başında
saatlerce oturup ağladık. Biz kötü bir şey yapmıştık, ama kötü bir şey olduğunu
bilmeden..Çocukluğumuzun masumiyetinin tam ortasına öylesine kocaman bir delik
açmıştı ki bu kaybediş, yıllar sonra, kocaman bir kadın olduktan sonra bile, ne
zaman sokakta minik bir kedi yavrusu görsem, yüreğimin çok derininde, bir
sızlama duydum o güne dair..
Çocuktuk, masumduk, bizim
bahçemiz, bizim havuzumuz, bizim dünyamızdı orası..Ne çok şey yaşanmıştı ve ne
çok şey vardı anlatılacak..
Ahşap kapının ipini çektim
yavaşça..Süzüldüm çocukluğumun içine..Hepsi bu kadar mı..Kesinlikle hayır..
Devamı var..
Siyah İnci’den sevgiyle..
www.twitter.com/blackpearl42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder